Erhan Güleryüz: “Anadolu türkülerini canlandırmak istiyorum”

Ayna’nın solisti Erhan Güleyüz’le kendi stüdyosunda samimi bir söyleyişi gerçekleştirdik. Anadolu’nun kapağı açılmamış hazine sandığı olduğunu söyleyen Erhan Güleryüz, “Hiçbir maddiyat düşünmeden iyi şiir ve düzgün armoniyle Anadolu türkülerini canlandırmak istiyorum. Kerkük türkülerinde Kıbrıs’a, Azerbaycan’a, Sivas’a kadar bütün yörelerin türkülerini barındıracak bir proje üzerinde çalışıyoruz.  Projenin amacı, dünya üzerindeki tüm Türklerle ilişkilerimizi güçlendirmek” dedi.

İbrahim Said Özdemir                                          

Erhan Bey merhaba. Nasılsınız, günleriniz nasıl geçiyor?

Bugünlerde biraz yorgunum. Son bir yıla yakındır Floppy disklerden, CD’lerden, hard disklerden hatta kanal bantlarından bütün ürettiğimiz şeyleri toparlamaya çalışıyorum. O yüzden çok yoğun bir çalışma işine girdik. Sadece ben değil tabi çok güzel bir ekibimiz var bu stüdyoda. Ekip arkadaşlarımla beraber şimdiye kadar ne üretmişiz diye baktığımda epey bir çalışmışız varmış meğer bu 30 yıllık süreçte.

Biraz ayna grubundan bahsedebilir miyiz?  Grup nasıl bir araya geldi ve grubun ismini kim belirledi?

Grup 1996 yılında bir araya geldi. Tabiiki benim üniversite arkadaşım, rahmetli nur içinde yatsın Cemil Özeren’le o dönemlerde daha batı tarzı müzikler dinlemeye çalışıyorduk ama Türkiye’de de elbette hiçbir şekilde kaçınılmaz bir fırsat da vardı. Türk Halk Müziği ve klasik Türk Sanat Musikisi… Amerikan, Fransız, İtalyan tarzı melodiler üzerine söz yazan birçok müzisyen vardı ama beste bambaşka bir şeydi. Tam 1981 yılıydı tam ihtilal sonrası yılıydı. Bir yandan kendi yapmak istediğimiz şeyleri, bir yandan da çocukluğumuzdan beri süre gelen kültürümüzü yansıtmak amacıyla oluşturulmuş bir gruptur Ayna grubu.

Grubun ismi peki?

15 yaşında düğün salonlarında davul çalarak başlamış bir müzisyenim. Bildiğim bir şey var. Bir kitle önüne çıktığınız zaman ister düğün olsun ister yüz elli bin kişilik konser olsun beraber ortak bir ruh oluyorsunuz ve beraber bir an yaratıyorsunuz. Önemli olan o anı oluşturabilmek. Ben konserlerimde kitleyle yansıma sonucu bütünleştiğime inanıyorum. O anı yansımayla yakaladığıma inanıyorum. Bu yansımadan kaynaklı grubun adının “Ayna” olmasının en doğru isim olacağını düşündük.

Çoğu otoritere göre Türkiye’de 90’ların en meşhur müzik grubuydunuz. Sonrasında müzik piyasasından biraz daha uzaklaştınız. Bunun sebebi nedir?

2002 yılında rahmetli Cemil ne yazık ki benim de daha evvel iş yeri ortağı olduğum Erol Köse ile şirketten ayrıldılar. Erol Köse bir şekilde Cemil’i ikna etmiş olmalı ki o başka bir gruba katıldı. Biz de kendi yolumuza nasıl devam ederiz dedik ve devam ettik. Sadece Ayna değil o sırada 2002 yılında Rüzgar Müziği kurdum. Rüzgar müzikte Türk Halk Müziğinden, Klasik Türk Sanat Musikisine pop müzikten, hardrock’a birçok müzisyen arkadaşımızla çalışma şansı bulduk. O dönemin kudret sahipleri medya, televizyon örnek olarak Kral Tv, Number One Tv gibi ve yine o dönemde elinde kudreti bulunduran prodüktörler bir tekelleşmeye gittiler. Medyada istenilen şarkılar, istenilen klipler dönmeye başladı. Bu tekelleşme de günümüze kadar sarkmış bir durumdur. Televizyonlara baktığımızda, haberlere baktığımızda siyaset ile sanat, teknoloji ile siyaset hep iç içe geçmiş durumdadır. Ben bu durumdan pek memnun değilim.

Grubun üyelerinden ve sizin de yakın arkadaşınız Cemil Özeren’in vefatı sizi ve müzik kariyerinizi nasıl etkiledi?

Can dostumdu. Nur içinde yatsın 20 Kasım 5 yıl evvel vefatından sonra ben tabi ki ağır bir travmaya girdim. Ölüm tabi ki kaçınılmaz bir şey hepimiz öleceğiz günün birinde ama erken ölümler acıdır. Cemil 50 yaşında rahmetli oldu hiç de hak ettiği bir şekilde bu dünyadan göçmedi onu da biliyorum. Rahmetli olmadan 1 yıl evvel burada bu stüdyoda oturup konuştuk ne yapabiliriz diye. Biraz sorunları vardı hem ailevi hem psikolojik sorunlardı bunlar. Ben de şöyle bir teklifte bulundum “Cemo hadi gel sana solo bir albüm yapalım ardından da hemen toparlayalım.“ dedim.  2 şarkı kaydettik ve o iki şarkıyla devam etmemiz beklenirken bu röportajda söyleyemeyeceğim bir teklifte bulundu bana ve ben de “Böyle bir şey olamaz Cemil“ dedim.

Peki sizin kendi müzik kariyerinizi nasıl etkiledi bu olaylar?

Benim müzik kariyerimi etkileyebilecek hiçbir kudret yok. Ben 1500 tane beste yapmış, 3 tane senfoni yazmış, şimdiye kadar sayısız dizi ve filmlere müzikler yapmış, 4 tane kitap yazmış bir müzisyenim. Benim müzik kariyerim sadece benim değerlendirmemle alakalıdır. Toplum değerlendirmesini göz önüne alsam zaten şu anda sahnede arabesk şarkılar okuyordum. Dolayısıyla dediğim gibi benim müzik kariyerimi etkileyebilecek dünyada hiçbir acı, hiçbir üzüntü, hiçbir insan olamaz, yani rahmetli babam bile engel olamazdı müzik kariyerime.

Ve sizin meşhur gözlükleriniz. Sizin için adeta bir sembol haline geldi. Bu imaj bilerek yapılmış bir şey midir?

Gözlük şöyle ki; ben tabi ki aynadan önce de müzik piyasasının içindeydim birçok müzisyene şarkılar besteler üretiyordum. Ne yazık ki gördüğüm kadarıyla popüler olmak, şöhretli olmak Türkiye koşullarında sizin üretiminize çok büyük bir bıçak vurabilecek bir dezavantaj. Ben şöhretli bir suret olmaktansa şarkılarıyla devam etmek isteyen bir insan oldum. Dolayısıyla bir insanı tanıyabileceğiniz en belirgin yer gözleridir. Ben de gözümü göstermemeyi seçtim.

Biraz kamuflaj etkisi yaratmak için o zaman…

Evet biraz kamuflaj olsun diye ama ne mutlu ki bu herhangi bir estetik sıkıntıdan kaynaklı değildi. Herkes bizle alakalı rahmetli Cemil de dahil olmak üzere bana çok komik espriler yaptılar. Ben sadece şöhreti şahsımın bünyesinde yaşamaktansa, şarkılarla yaşamayı tercih ettim. Şimdiye kadar da bütün dünyada verdiğimiz iki bin altı yüz küsur tane konser sadece “show business” dediğimiz surat, mimik, gözden ziyade müziğin çok daha yukarıda olduğunu gösteren bir kanıt oldu.

Şu anki projelerinizden biraz bahseder misin?

Şu anda hazırladığımız sürprizler tahmin ediyorum bu yıl müzik endüstrisinde epey örnek olacak sürprizler. Tabi benim bir sinema yönetmenliği yönüm de var. Kamerayı, ışığı, set kurmayı seviyorum. Bütün bu üretmeye çalıştığım sadece Ayna değil, yüz tane solist bin tane şarkı projemiz var ve hepsi de klipli olacak. Çok büyük bir ihtimalle internet ortamında çok daha kolay yürüyebileceğimizi düşünüyorum. Bir başka projemiz ise hiçbir maddiyat düşünmeden iyi şiir ve düzgün armoniyle Anadolu türkülerini canlandırmak. Ben her zaman söylerim Anadolu kapağı açılmamış hazine sandığıdır. Kerkük türkülerinde Kıbrıs’a, Kıbrıs türkülerinden Azerbaycan’a, Azerbaycan türkülerinden Sivas türkülerine bütün türküleri barındıracak bir proje. Bu çalışmada da çok değerli büyüklerimden destekler alıyorum. Şuanda da stüdyomuzda kendi kültür hayatımıza kalıcı, bizim kültürümüzde var olan, yüzyıllar evvel yazılmış türküler ve bu dönemde yeni yazdığımız besteler de dahil olmak üzere çalışmalara devam ediyoruz. Bu projenin amacı da dünya üzerindeki tüm Türklerle ilişkilerimizi geliştirmek zira dünyada toplam üç yüz elli milyon Türk var hepimizin kültürü aynı.

Son olarak sizi sevenlere neler tavsiye edersiniz?

Sevmek çok büyük bir kavram. Aşktan, hayranlıktan çok çok daha ötede daha büyük bir kavram, aşk da hayranlık da gelip geçici olabilir fakat sevmek başka bir şeydir. Bizi severken şuna dikkat etsinler. Bir hatamız olduğunda yüzümüze söyleyebilsinler. Bir başarımız olduğunda da aynı şekilde gülümseyerek hakikaten başardınız diyebilsinler. Bu çok önemli çünkü alkış tabi ki bir müzisyenin ya da sanatla uğraşanların en büyük gücüdür ama hayır sevgiyi hissetmek ayrı bir şey. Çünkü şuanda herkesi alkışlıyoruz farklı hissettirecek bir tarafı kalmadı. O yüzden sevmek çok daha kalıcı ve kudretli bir duygu. Bizi anladıkları sürece sevilmeyi değer bulduğumuzu hissettikleri sürece bizi sevsinler ama negatif de bir şey gördüklerinde ben isterim ki dost acı söyler olsun.

 

Erhan Güleryüz’ün “En”leri

En sevdiğiniz şarkıcı?

Çok büyük haksızlık olur. Çünkü en diyebileceğim kadar ayırt edeceğim kimse yok.

En sevdiğiniz eşyanız?

Rahmetli dedeciğimden kalan gümüş tütün tabakası.

En mutlu olduğunuz yer?

Her insanın olduğu gibi çocukluğu çünkü çocukluğunuzda safsınızdır. O yüzden en güzel mekan çocukluğum.

 Kendi şarkılarınız arasında ”en güzeli bu oldu“ diyebileceğiniz bir şarkı var mı?

Öyle bir ayrım yok. Zaten beste yaparken belirli bir transa geçmeden öyle bir şarkı çıkmıyor. O yüzden benim için bütün şarkılarım aynıdır bir ayrım yapamam.

En mutlu olduğunuz an nedir peki?

Çok felsefi bir soru. Yine haksızlık olacaktır belki ama ben şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum. Mutlu anım çok fazla ama daha çok sanırım yine çocukluğum diyeceğim. Bugünlerdeyse arkadaşlarımla beraber bir konsere çıktığımızda dünyanın en mutlu insanı oluyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir