Mudurnu Ahilik geleneğini yaşatıyor
Gamze Mine Gümüş
Sevgi Pilgi
700 yıllık bir geçmişe sahip Ahilik Geleneği Mudurnu’da esnaf tarafından devam ettiriliyor.
Mudurnu Belediyesi Proje ve Dış İlişkiler Ofisi yetkilileri Nihan Karakaşoğlu ve Yetkin Karakaşoğlu Türkiye’nin ahilik geleneğini sürdürebilen nadir yerlerden biri olan Mudurnu’nun UNESCO’ya girmek için yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi. 13. yüzyılda kurulmuş olan Ahilik teşkilatının tarihi hakkında bilgi veren Nihan Karakaşoğlu, “Ahilik Teşkilatı, Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin burada bir teşkilat kurmasıyla oluşuyor. Ahilik sonradan, özellikle Osmanlı’ya geçtikten sonra esnaf teşkilatına dönüşüyor. Teşkilatta tüm esnafı yöneten, sorunları dinleyen bir Ahi baba var, bir de kâhyası. Mudurnu’da da bir Ahi baba var. Her sokağın da bir kâhyası var. Gelen mal eşit olarak ya da ihtiyaç sahiplerine göre paylaştırılıyor.” dedi.
Nihan Karakaşoğlu, Mudurnu’daki Ahi teşkilatının kısmen de olsa 1980’e kadar eski gelenekleri yansıttığını belirterek, “Ahilik usta-çırak ilişkisine dayanıyor. Şu an çırak ilişkisi bitti. O yüzden çıraklar çıraklık okullarında biraz zor yetişiyor. Kapitalizmin girmesiyle pazar üretimi durdu. Daha çok para getiren işlere yöneldiler. Bunlarla beraber ahilik özellikle 20. yüzyılın başlarında zayıflamaya başladı. Ama ahiliğin prensipleri burada yakın zamana kadar yaşatmışlardır. Mudurnu dışardan çok göç aldı. Dışarıdan gelen esnaf, ahiliği bilmiyor, tanımıyor. O yüzden işler biraz değişmeye başlamış. Herkes bu geleneğe uymuyor. Dışarıdan gelen çok kişi var. Önceden birisi dükkân açacağı zaman onun yeterliliğine bakılırmış. Yani her gelen dükkân açamazmış. Şu anda bir yeri kiraladığınız zaman hemen açabiliyorsunuz. Yani ahiliğin çok ciddi kuralları vardı.” diye konuştu.
Ahilik teşkilatında esnafa resmi herhangi bir belge verilmediğini belirten Nihan Karakaşoğlu, “Şu anda çıraklıktan ustalığa geçişte yapılan ahilikte şet kuşanma var. Yaptığımız araştırmalardan bulduğumuz bulgulara göre; şu anda şet kuşanan ve o dönemi hatırlayan sadece bir kişi var ama ahilik teşkilatı ahlakını devam ettiren çok fazla esnaf var. Fakat yeni gelen esnaf bunun tam bilincinde değiller.” dedi.
Ahilik teşkilatını korumaya yönelik bazı çalışmalar olduğunu söyleyen Karakaşoğlu, “Bizim iki sene önce başlattığımız ‘Yap-işlet-yaşat’ adlı bir proje var. Ahilik müzesini hazırlarken, bu kapsamda esnaflar ile görüştük. Toplantılar düzenledik, onlardan bilgiler aldık; biz onlara unuttukları bilgileri hatırlattık. ‘Günümüzde Ahilik’ adlı seminerlerimiz oldu. Kırşehir’den ‘Ahi baba’ Mustafa Karagüllü’yü davet ettik. Kendisi genel olarak ahilikten bahsetti. Yani ortaklaşa bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bizler UNESCO’ya ‘Ahilik kenti Mudurnu’ olarak girmeye çalışıyoruz. Somut gösterge olarak da müzeyi hazırlamış olduk.” şeklinde konuştu.
Nihan Karakaş, Kırşehir’deki Ahilik ile Mudurnu’daki ahilik arasında felsefede bir fark olmadığını ama uygulamada bazı farklılıklar olduğunu belirterek, bu farklılığının Kırşehir’in daha büyük bir şehir olmasından kaynaklandığını söyledi.
Ahilik geleneğine dikkat çekilmesi için bazı çalışmalar yaptıklarını söyleyen Karakaşoğlu, “Halkı bilinçlendirmek için ahilik haftası var. Ayrıca ahi baba, ahi kadın ve genç ahi seçiyoruz. Bunları her sene işini iyi yapan, esnafın sevdiği kişiler arasından seçiyoruz. Müze kapsamında öğrencilerle iki günlük bir çalışmalarımız oldu. Önce araştırma yaptık sonra öğrenceleri yarım gün esnafların yanına demirciye, bakırcıya, dokumacıya verdik. Onlarla beraber çalıştılar. Bir ürün ortaya çıkarttılar, sonra ürünlerini tanıttılar. Birbirlerine o mesleğin ne olduğunu anlattılar. Sonra temsili bir şet kuşatma yaptılar. Bu tarz şeylerle halkın ilgisini çekmeye çalışıyoruz. Aslında halk zaten ilgili ama esnaf dönüşümünden dolayı bir kırılma var ve biz bu ruhu geri çağırmaya çalışıyoruz.” dedi.
Ahiliğin başka yerlerde de olduğunu belirten Yetkin Karakaşoğlu ise “Devletin özellikle ahilik kutlamaları için teşvik verdiği Kırşehir var. Bu sene biz de almaya planlıyoruz. Geçmişten, 700 yıllık günümüze kadar o kültürü hiçbir zorlama olmadan taşıyan ender yerlerden birisi. Burada siz esnafı zorlayamazsınız. Her cuma duadan önce çıkarlar. Herkes kapının önünde sırada bekler. Oturarak çalışan insanlar ayakta; ayakta çalışanlar oturarak dua ederler. Bu ritüel tamamen içtenlikle geçmişten günümüze kadar hala devam eder. Bir de, geçmişteki ölülerin ruhuna ithafen ekmek, lokum gibi hayır dağıtılır.” şeklinde konuştu.
Ahilik geleneğinin turizme direkt bir katkısı olmadığını belirten Karakaşoğlu, “Esnaf duamızı vs. pek bilen yok. Bilenler cuma günü gelmeye çalışıyorlar. Zaten burasının turisti genellikle günübirlik geliyor. Farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Öyle direkt turizme bir etkisi yok ki zaten olmamalı. Ama çarpan etkileri var. Örneğin, biz UNESCO’ya kültürel mirasla girmeye çalışıyoruz. Burada ahilik duası yapılıyor. Bu ruhu algılamak için burada yaşamak gerekiyor. Biz de bunu biraz daha somutlaştırmak için müze açma kararı aldık. Yaşayan müze kurgusu yaratmaya çalıştık. Başarılı da olduk. Çünkü geçen kasım ayında Türkiye’deki doğal, tarihsel ve kültürel mirasın önemine uygun korunması, değerlendirilmesi ve tanıtılması amacıyla çalışma yapan Kurum-kuruluş ve kişilere her yıl verilen Metin Sözen Koruma Büyük Ödülü’nü aldık.” dedi.