“2023-2071 vizyonu doğrultusunda hedeflerimiz var”

şra Argun – Zemzem Dulkadir

Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ile Bolu İletişim gazetesi için makamında bir röportaj gerçekleştirdik. Göreve geldiğinden bu yana üniversitede dayanışma ve barış ortamı içinde çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, “Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin gelişmesi için bir programımız ve belirlediğimiz hedefler var. Bu çalışmaları devletimizin öngördüğü 2023-2053-2071 hedeflerini dikkate alarak yapıyoruz. Bu hedeflere  ulaşmaya çalışırken, öğrencilerimize de bu misyonu vermeye çalışıyoruz” dedi. Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’ya sorularımız ve cevaplarımız şöyle:

-Göreve geldiğiniz andan itibaren yaptığınız çalışmaları özetleyebilir misiniz?

5 Eylül 2017 tarihinde üniversitemize rektör olarak atandık. Tabi üniversiteye de dışarıdan geldim. Asıl kadrom Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ndeydi. Buraya da TÜBİTAK’tan geldim. 4 yıla kadar da TÜBİTAK’ta görev yaptım. Orada Araştırma ve Destek Programlarında başkanlık görevini yürütürken böyle bir görev üstlendik ve geldik. Bir de benim için yabancı bir ortamdı. Ama üniversite ortamını biliyoruz. Yeni bir çevre benim için… Hem şehir, hem üniversite, hem de çalışacağım arkadaşlar  yeniydi. Ama sağ olsunlar, bu süreç içerisinde işimizi kolaylaştırdılar. Tüm ekiple, öğretim üyesi arkadaşlarla bir dayanışma ve barış ortamı içerisinde çalışıyoruz. Bu noktada hepsine müteşekkirim. Beni buranın bir öğretim üyesi olarak kabul ettiler ve birlikte bu süreci yürütüyoruz. Zaman içerisinde 7 aylık bir sürede, “şu binayı kurdum, şunu diktim.” deme şansımız yok. Ama bununla ilgili programlarımız, belirlediğimiz hedefler var. Bu çalışmaları devletimizin öngördüğü 2023-2053-2071 hedeflerini dikkate alarak yapıyoruz. Hem bu hedeflere  ulaşmaya katkı sunmaya hem de öğrencilerimize bu misyonu vermeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar çözüm odaklı, dinleyerek, problemleri ve kaynaklarını tespit ederek çözmeye yönelik adımlar attık. Özellikle, eğitim-öğretimle ilgili bazı programlamalar yaptık ve bunların semereleri, gözle görünür şekilde sonradan ortaya çıkacak.

-Üniversitemizin gelecek hedefleriyle ve üniversitemiz için gerçekleştirmek istediğiniz projelerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Üniversitemizin geleceğiyle ilgili hedeflerimiz büyük. Onunla ilgili başlangıç olarak gruplandırmalar yaptık. Teknik alanda sağlık, spor, turizm bir de sosyal alanda üniversitemizi kategorilere ayırdık. Hedeflerimizi buna göre gerçekleştirmeye gayret ettik. Teknik alanda üniversitemizde Mühendislik ve Mimarlık Fakülteleri var. Bir de Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültemiz var. Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nin binası yeni, henüz taşınmadı. Ama taşındığı zaman öğrencilerimize ve öğretim elemanlarımıza iyi imkânlar sunacak. Bina tamamen ona göre dizayn edilmiş durumda. Sağlık, spor ve turizm alanında da olanakları çok güçlendirmeye yönelik bir takım hedeflerimiz var. Şehrimizin de kendine çizdiği marka şehir olmaya yönelik hedefleri var. Sağlık şehri olmak istiyor, spor ve turizm şehri olmak istiyor. Biz de buna katkı sağlamak amacı ile bu üç alanı kuvvetli tutmaya çalışıyoruz. Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’nu Turizm Fakültesi olarak önereceğiz. Belki adı da Abant Turizm Fakültesi olacak. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nu da Spor Bilimleri Fakültesi’ne, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ile Bolu Sağlık Yüksekokulu’nu birleştirip, Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne dönüştüreceğiz. Böylece her birini bir üst düzeye çekip daha kuvvetli bir şekilde teşkilatlandıracağız. İleriye dönük de çok güçlü bir birim oluşturacağız. Tabi buna destek sağlamak için de aynı zamanda spor alanında bir stad projemiz var. Onda da epey bir mesafe aldık, projesini çizdik. Orman Genel Müdürlüğü’ne alan tahsisi için dosyamızı sunduk. Daha önce bir kayak merkezimiz varmış. Onu geri almak için Bolu Belediye Başkanlığımızla Kültür Bakanlığında ilgili Genel Müdürle bir ön görüşme yaptık. Aynı zamanda yine bu sağlık kompleksine katkısı olacağını düşündüğümüz bazı yatırım projelerimiz var. Bunlardan bir tanesi onkoloji merkezi, kardiyovasküler cerrahisi ile ilgili bir ünite kurma… Bir diğeri de sanatoryum hastanesi projesidir. Bir de çok önemli bulduğum acil travmatoloji hastanesi kurma düşüncemiz var. Çünkü otoban ve D100 Karayolu yolunda sıkça kazalar oluyor maalesef… Yollar güzel, arabalar kuvvetli olunca ister istemez hız ve dikkatsizlikten kaynaklanan kazalar olmakta. Hastalarımızın çok hızlı bir şekilde ulaştırılacağı, tedavilerinin daha iyi yapılacağı bir hastane düşünüyoruz. Diğer acil noktalarında elbette müdahale yapılıyor ancak, bazen bu müdahale yeterli olmuyor. Öngörülebilecek küçük bir müdahale bazen hayat kurtarabiliyor. O nedenle bu acil travmatoloji hastanesine önem veriyoruz. Bunu ön plana aldık. Yine spor alanında yatırımlarımız olacak. Bir spor hekimliği hastanesi kuracağız. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hastanemiz var, onun tam karşısına benzerine yakın en az 75 yataklı bir hastane kuracağız. Burada da sporcuların yaralanmalarının hızlı bir şekilde tedavi edildiği, sporcu performanslarının ölçüldüğü bir merkez oluşturmaya çalışacağız. Yine aynı zamanda sosyal bilimler alanında Hukuk Fakültesi de kurulma aşamasında. Bir de üniversitemizde müzik oldukça kuvvetli. Onu ayrı bir fakülte olarak düşünüyoruz.  Bu nedenle Müzik Eğitimi ve Sahne Sanatları Fakültesi kurmaya çalışacağız. Böylece hem sağlık alanında, hem sosyal alanda hem de teknik alanda üniversitemizin tüm birimlerini güçlü kılmaya çalışacağız. Hedeflerimiz fakülte bazında böyle özetlenebilir. Tabi aynı zamanda bunları yaparken bunların temel unsuru öğrencilerimizin eğitimlerini iyi bir şekilde alması için onların hem laboratuvar alanı hem de ders imkânlarının yüksek bir standart düzeyinde olmasını sağlayacağız. Bu konuda eksiklikleri kaydediyoruz, şu anda raporlar hazırlıyoruz. Aynı zamanda eğitimlerine katkı olsun diye ekstra çalışmalarımız da var. Mesela öğrenci topluluklarının faaliyetlerini destekliyoruz. Her türlü taleplerini karşılamaya çalışıyoruz. Köroğlu Yazarlık Mektebi açtık mesela… O da oldukça iyi ve verimli geçti. 130’a yakın öğrencimiz kaydoldu. Farklı alanlarda eğitim aldılar. Tabi 130 kişi ile başladık ama sayı 70’e kadar inmiş. O da oldukça iyi bir rakam benim için. Bu mektebi daha iyi imkanlarla devam ettireceğiz.

-Yazarlık Mektebi’nde katılımda yaşanan bu düşüşün öğrencilerin ders saatleri ile çakışmasından kaynaklı olabilir…

Ben de bu görüşünüze katılıyorum. Çünkü bu çalışma, eğitim ile beraber yürütüldü. İki haftada bir yapıldı. Genelde öğrencilerin boş saatlerini dikkate alarak düzenledik ama yine bazılarının dersleri ile çakıştı programımız. Herkes sürdürebildiği kadar buna devam etti. Kopmalar da oldu. Ama kopanların da ben bir şey aldığı kanaatindeyim. Üniversitemizin Gülezler Konağı var, Köroğlu Yazarlık Mektebi’ni önümüzdeki dönem tamamen bu güzel konakta sürdürebiliriz. Onunla ilgili yine başka bir projemiz daha var. Yani orayı da tamamen öğrencilerimize ve sanatsever Bolu halkına açmayı hedefliyoruz. Niyetimiz o yönde. Böylece ayrı bir mekan, yeni bir mektep olacak orası. Yine eğitimlerin büyük bir kısmını hafta sonuna koymaya çalışacağız. Öğrencilerin katılımı daha iyi olacak. Bir de boş zamanını iyi değerlendirmek isteyen öğrencilere de bu fırsatı sunmuş olacağız. Yine aynı zamanda önümüzdeki dönem buna sinemayı ve medya yazarlığını da ekleyeceğiz. Bu mektebin öğrencileri içerisinde başarılı karikatürlerinde yer aldığı “yazı’yorum” isimli bir edebiyat ve sanat dergisi çıkardılar. Oldukça da güzel… Hem metinleri, hem karikatürleri çok başarılı buldum doğrusu. Öğrencilerimiz arasında hakikaten saklı cevherler varmış onu gördük. Tüm bunları dikkate aldığımda, Köroğlu Yazarlık Mektebi’ni başarılı buluyorum doğrusu… Onu da daha iyiye taşıyacağız. Bir anlık hevesimiz değil, onu uzun soluklu sürdürmeyi hedefliyoruz inşallah.

-Girişimciliğe yönelik düşünceleriniz nelerdir? Üniversitemizin öğrencilerine bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir?

Şunu öğrencilerimizin bilmesi gerekiyor. Çağımız bilgi çağı, medya çağı… Bu noktada öğrencimiz girişimcilik ruhuna sahip olan bir alana yönelmişse onun başarılı olması için önünde hiç bir engel yoktur. Çünkü hakikaten çağ çok hızlı ilerliyor. Yakalamak da mümkün olmuyor bazen. İşte endüstri 1.0, endüstri 4.0 var. Artık endüstri 4.0 da tükeniyor ve 5.0’a doğru gidiyor. Yani su ve buhar gücüyle çalışan mekanik motorlu araçlardan şu an tam otomasyon sistemine dönmüş, neredeyse insanı tamamen saf dışı bırakmış bir endüstri söz konusu. 5.0’da da yapay zeka konuşuluyor. Yani sokaklarda ve ofislerde insandan ayırt edemeyeceğimiz dijital insan diyeceğimiz yeni arkadaşlarımız olabilir. O yüzden hızlı gelişen bir dünya var. Bu hızlı gelişen dünyada yer almak ve söz sahibi olmak için girişimcilik ruhunun olması gerekiyor. Türkiye genç bir nüfusa sahip… O yüzden gençlerimizin çok azimli olması, sürekli çalışması, sabretmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Çünkü fırsat çokça önlerine gelecek. Hazırlıklı iseler ve o noktada kendilerini geliştirmişseler bundan fayda sağlayacaklar. Eğer bir hazırlıkları yoksa fırsatlar gelip geçecektir. O yüzden muhakkak bir hedef çizerek sabırla üzerlerine gitmelerini tavsiye ediyorum. Güzel bir söz vardır:  “Bir kapı her kapı, her kapı hiç kapı’’ diye… O yüzden kendilerine bir hedef seçsinler, o hedeflerin onlara çok imkân sunacağını ileriki zamanlarda göreceklerine inanıyorum. Yani azimli çalışan, kendisine hedef koyan ve sürekli okuyup araştıran, bir düşüncesi olan gençlik arzu ediyoruz. Kendi başına lider olsun, kendi başına hedefler koysun. Tabi aynı zamanda ferdiyetçiliği asla istemiyoruz. Birlikte çalışma ruhu olmalı. Çünkü ekip, ekiple çalışmak oldukça önemli. Tek başına başarılı olunur ama ekiple yapılacak başarıyla kıyaslanamaz.

-Tecrübelerinizden yola çıkarak, akademik başarı için neler tavsiye edebilirsiniz?

Çalışmak, çalışmak, çalışmak… Her şeyin bir kuralı var. Çalışmanın da öyle… Öncelikle bu kuralı çok iyi öğrenmemiz lazım. Ondan sonra da oyunu herkesten daha iyi oynamayı başarmalıyız. Onun da temeli çalışmak… Üniversite yılları gençlerin en çok boş zamanı olduğu yıllar. Mezun olduğu zaman kendisine ilk soru “ben ne yapacağım?” olacak. O yüzden bu zamanın içerisinde kendisine hedef koysun, bunu yaparken de burada çoklu davranabilir. Çünkü önünde ciddi bir zaman var hakikaten. Eğitim tamamen sabah sekizde başlayıp akşam beşte bitmiyor, bunun boşlukları da var. 40 saati tam dolduran bir eğitimimiz yok burada. Bazı fakültelerimizde var ama çoğunda bu şekilde yok. Bu yüzden öğrencilerimiz boş zamanlarını iyi değerlendirsinler. Boş zamanın kıymetini bilsinler, hedefli bir şekilde çalışmaya gitsinler. Bir kaç deneme yapabilirler, hiç önemli değil ama sonuçta biz kendilerine bir diploma vereceğiz. Okudukları fakülteler ile ilgili, aynı zamanda aradığı bilgiyi nereden bulabileceğini öğreteceğiz. Şu anda bizim yaptığımız bu… Elbette bize düşen sorumluluklar da var. Onlara staj imkânı sağlamamız lazım, okurken öğrenmelerini veya uygulama başında öğrenmelerini sağlamamız gerekiyor, ileride bunlar da olacak. Bolu Ticaret ve Sanayi Odası ile görüştük. Onlar staj imkanı hazırlıyorlar şu an öğrencilerimize. Bu imkanı sunacaklar. Eğer akademisyenliği düşünüyorlarsa bu sabretmek, çalışmak ve okumaktan geçiyor, bunun başka bir yolu yok. Kolaycılığı yok maalesef. Araştırmacı olacaklar, sürekli okuyacaklar ve en güzeli, bir konuları, bir hedefleri varsa onun üzerine gitmelerini tavsiye ederim. Böyle bir hedef olursa önlerinde, muhakkak başarıya ulaşacaklarına inanıyorum.

– Sizin bakış açınızla Bolu nasıl bir şehir?

Herkes baksa aynı şeyi görür bence… Zaten doğal güzelliği oldukça ön planda… Aslında eğitim için çok ideal bir şehir Bolu. Bir kere sakin, insanı rahatlatacak bir doğal güzelliği var. Hafta sonunu değerlendirebileceği, moral bulabileceği imkanları çok. Onun haricinde değişiklik isteyenler için de kaçamak yapılacak yerler uzakta değil… Ankara, İstanbul, Bursa… Deniz isteyene 45 dakika sonra Akçakoca var, sahili var o imkanı sunuyor. Dağ turizmi olsun, kayak turizmi olsun, sağlık turizmi olsun her türlü imkanı bu şehir sunuyor. Bu şekliyle aslında Bolu’nun önü çok açık, bahtı açık bir il, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Geçtiğimiz günlerde Yükseköğretim Kurulu Başkanı bana Bolu’nun nüfusunu sorduğunda “Şu an 170 bin fakat beş yıl sonra 300 bine ulaşacak bir potansiyele sahip” demiştim. Hakikaten Bolu’nun böyle bir potansiyeli var bunu görmelerini de isterim. 300 binlik bir nüfusu çok ideal bir şekilde kaldırır. Şehre ayrı bir canlılık katar, zenginlik katar, hem yerel ekonomiye hem de ülke ekonomisine çok büyük katkı sağlar. Bolu’nun böyle bir potansiyeli var. O şekilde de Bolu’yu ben önümüzdeki yıllarda söz sahibi olacak, sıkça konuşulacak iller arasında görüyorum. Bunu hem sağlık alanında, hem de spor alanında, hem turizm alanında görüyorum. Yapacağımız atılımlarla da diğer üniversiteler arasında de inşallah iyi bir sıralama elde edeceğine eminim.

-İletişim Fakültesi’nin gelişmesi için sizce neler yapılabilir?

Bir kere iletişim kelime olarak da çok önemli. Sıkıntıların en büyük kaynağı iletişimsizlik, iyi iletişim kuramamak. O nedenle bir yerin kendini tanıtması, görünürlüğünün ön plana çıkmasında ve sesinin duyulmasında iletişim oldukça önemlidir. Ama tabi fakülte olduğu zaman ayrı bir önem taşıyor, zaten içerisindeki bölümleri oldukça popüler bölümler… Gazetecilik, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Radyo Televizyon ve Sinema… Bunlar oldukça önemli alanlar. Bununla ilgili öncelikle iyi bir eğitim kadrosunun olması gerekiyor. Onu zaten hızlı bir şekilde gidermeye çalışıyoruz. Ama itiraf etmek lazım öğretim üyesi sayısı bakımından hakikaten çok bakir bir alan, her bir alanın hocaları, endemik bir bitki gibi, fazlaca bulunmuyor. O yüzden o noktada iyi bir eğitim-öğretim kadrosu yetişmesi için bu alanda büyük üniversitelerin gayret göstermesi gerekiyor. Maalesef onlar da biraz belli alanlarda, bu büyük üniversiteler her şey elimizde kalsın diye kota koyuyorlar. İmkanları çokken araştırma için, yüksek lisans eğitimi için öğrenci almıyorlar. Veya kısıtlı alıyorlar, dar alanda kalsın ve bizde kalsın diye… O nedenle üniversitemizin İletişim Fakültesi’nin gelişmesi bizim çok hızlı bir şekilde oradaki öğretim üyesi açığını kapatmamıza bağlı, bunun için de uğraşıyoruz. Sürekli alanda iyi olan, doktorasını bitirmiş, başarılı, bu alanda akademisyenliği düşünen genç araştırmacıları takipteyiz. Hem dekanlığımız bu noktada da bize isimler getiriyor, biz de kendilerine isimler sunuyoruz.

Onu hızlı bir şekilde gidermeye çalışıyoruz. Eğer bunu başarırsak hem buradaki öğrenci potansiyeli artar, hem sıralamadaki yerimiz de yükselir, hem de öğrencilerimiz kaliteli eğitim almış olurlar. Bunun dışında fakültemizin yer sorunu da var. Sıkışık bir yerde eğitim görülüyor. Onunla ilgili düşündüğümüz bir yer var, oraya taşıyacağız, şimdi bulunduğu yerden alacağız İletişim Fakültesi’ni… İletişim Fakültesi’ne daha iyi imkanlar sunacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir